Bugün günlerden Eskişehir. Doğum günü falan değil yahu! Kurtuluş günü de değil. Öyle içimden geldi. Çok sevdiğim bir şarkıyı dinlerken yazasım geldi. Sizlerle buluşmak istedim belki de. Aslında bugün öyle bir havada değildim, yazı yazma havasında yani. Havada aşk kokusu var gibi, yok aslında ama öyle işte. Thurisaz-Endless da çalınca; “yazılır” dedim. Kalem beni çağırdı sanki, defterim de boynu bükük bekliyordu; “gel dök içini” dercesine. Ben de eve girer girmez oturdum masamın başına. Bugün de Eskişehirlilere sesleneyim dedim, bugün de davetim onlara olsun. Bu romantik şarkıyla Eskişehir’i nasıl mı bağdaştırdım? Odunpazarı! Odunpazarı’nın o tarihi yapısı, nostaljik havası. Odunpazarı’nın sokaklarında dolaşırken kendimi kaybettim ve kaybolmak istedim. Büyülendim! Bir tarihçi olarak bu kadar etkilenmem normal gelebilir belki beni tanıyanlara. Ama ne bileyim ya! O sokaklardan, o tarihi dokudan, o tarih kokusundan etkilenmeyen insan da, ne bileyim… Odunpazarı’nın girişinden itibaren boyut değiştirmiştim. Bir yerde durup gözlerimi kapattım ve zamanı, mekanı, dünü, bugünü, her şeyi unuttum. Sadece ânı hissettim, sadece havasını soludum. Tüm sokaklarını gezdim hayalimde, o minik, cumbalı evlerin kapılarını çaldım. Zamanın birinde orada yaşayanlarla, aynı toprağa basmak, aynı havayı solumak, aynı gökyüzüne bakmak… Onlar da sevindi, üzüldü, ağladı, güldü, sevdi, aşık oldu, evlendi… O sokaklarda kim bilir ne düğünler yapıldı sevenleri kavuşturan. O evlerde neler yaşandı?
Kimler geldi, kimler geçti. O güzel evlerde ne mevsimler yaşandı. Mutfaklarından yemek kokuları sarar mıydı acaba o daracık sokakları? Eskişehir gezisinde en çok etkilendiğim yer oldu, Odunpazarı. Sanırım leblebi helvası. Adı böyle miydi ki? Leblebi kurabiyesi miydi yoksa? Hatırlamıyorum. Oysa çok zaman geçmedi üzerinden, geçen yıl gitmiştim. Porsuk Çayı’nın üzerinde herkes fotoğraf çektirirken ben sadece etrafı izledim. Sevmem ben fotoğraf çekmeyi de, çektirmeyi de. Şehri yaşarım sadece. Çok güzeldin Eskişehir. Bizi çok güzel ağırladın. Çok sevdiğim bir dostumun orada olması da etken belki seni sevmiş olmama. Gece beni arayıp hotelin girişinde beklediğinde duyduğumda koşarak aşağıya indim. Çok özlemiştim. Barlar Sokağı’nda oturduğumuz mekan da bu zamana ait değildi. Sohbet paha biçilmezdi. “Sohbet” dedim de aklıma geldi bak. Mobil sohbet ve mobil chat yapılan www.tiryakinim.net adlı sitemize bütün chat severleri bekliyoruz.
Paha biçilmez sohbetlerimizin adresi şimdi tiryakinim.net. Siz de gelsenize, sohbetimize ortak olun, renk katın. Gökkuşağımızın bir rengi de siz olun. Siz beni çok güzel ağırladınız Eskişehirliler, ben de sizi ağırlamak isterim. Şimdi de siz bizim mekanımıza gelin, unutulmaz sohbetlerin tadına varın, beni borçlu bırakmayın ;). Sevdim ben sizi, sizi de, şehrinizi de. Genel olarak bakıldığında; öğrenci şehri denir, eğlence denir, şu denir, bu denir. Benim için Eskişehir; Odunpazarı’dır. Gelin yahu, iki lafın belini kıralım. Gelirken de leblebi kurabiyesi getirin lütfen ya da o adını hatırlayamadığım helvadan. Leblebi kurabiyesini de yanlış hatırlıyor olabilirim affola! Yediğim, içtiğim benim olsun işte, ben gördüklerimi, hissettiklerimi anlattım. Siz de gelin, siz de anlatın. Gelin beni bulun…
Gününüz hep aydın, geceleriniz keyifli kalsın. Kalbiniz, tiryakinim.net ile atsın.
Sende Paylaş: Facebook Tweet Pinterest Google+ Whatsapp